Genel olarak hoşgörü ve tolerans kavramları hep aynı anlamda ve birbirlerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.
Hoşgörüde; farklılıklara karşı gönülden bir inanma olduğundan anlamındaki sabırda, katlanma ve zorlanma yoktur.
Tolerans ise; hoşlanılmayan ve varlığı kabul edilmeyen fakat zorunlu olarak var olan şeylere karşı olumsuz bir tahammüldür.
Hoşgörü gönül; Tolerans akıl ile bağlantılıdır.
Sözlüklerde ve ansiklopedilerde birbirinin karşılığı olarak verilen bu kavramların tamamen aynı şey olduklarını söylemek oldukça zordur.
Gelelim günümüzdeki anlamlarına…
Hoşgörü ve Tolerans kavramları toplumsal ve siyasal ilişkilerde gördüğü işlev nedeni ile anlamını yitirmektedir.
Hoşgörülülük; bu kavramın arkasına sığınarak yapılan ikiyüzlülüğe dönüşmüştür.
Birisi ne kadar çok bir konudan bahseder ise; o konunun aslında gerçek olmadığı ya da doğruluk payının az olduğu çoğunlukla aşikardır.
Eminim sizler de çevrenizdeki sosyal ilişkilerinizden bunu tecrübe etmişsinizdir.
“Hoşgörü” ve “Tolerans” kavramlarının fazlaca kullanıldığı demokrat toplumlarda, olması gereken şeylerin aslında olması gerektiği gibi olmadığı da görülmektedir.
Hak ve Özgürlükler gibi…
Toplumlarda ahlaki krizler arttıkça, dinsel kavramların ve dindarlığın yükseldiği de ortadadır.
Kaynaklarda; “Tolerans” kelimesinin Katolik ve Protestanlar arasında cereyan eden din savaşları sonucunda XVI. Yüzyılda ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Mezhepler arasında ortaya çıkan Otuz Yıl savaşlarından sonra Westfalia Barışı (1648) gerçekleşmiş, Batılı insanlar birbirleri ile savaşarak bir yere varamayacaklarını görmüşlerdir.
Bir arada yaşamak; farklı mezheplerden olan insanların birlikte yaşamaları, pratik zaruret olarak benimsenmiştir.
Yani; bir diğerimiz olmadan var olamayız mantığı topluma yerleşmiştir.
Günümüzde ise “Hoşgörü” ve “Tolerans” kavramları daha çok Batı’lı toplumlara mesaj verme gayesi ile kullanılır hale gelmiştir.
Ayrıca; egemen bir dinin diğer dinlerin varlığını kabul etmesi anlamında da kullanılmaktadır.
Toplumsal açıdan düşünüldüğünde “Hoşgörü” neyi meşrulaştırır?
Türkiye’de Hoşgörü Kültürü Nasıldır?
1600’lü yıllarda; farklı gruptan, milliyetten, dinden insanlar, birbirlerinin varlığını kabul ettikleri koşulda var olabileceklerinin idrakına varmıştır.
21. Yüzyıl insanı bu idraka ne zaman varacaktır?
(Bu konu ile ilgili cevaplarınızı benimle paylaşırsanız memnun olurum).
“ACCEPT PLURALISM”
Avrupa’da BİRLİKTE YAŞAMA, HOŞGÖRÜ, ÇOĞULCULUK ile ilgili, Türkiye’den de bir üniversitenin katıldığı yeni bir proje çalışması başladı.
Pek çok ülkenin de katılımı ile gerçekleştirilen bu projeden bir sonraki yazımda bahsedeceğim.
Yazımı bitirmeden önce “Hoşgörü” felsefesi ile özdeşleşmiş Yunus Emre’nin; insanları birbirine karşı emniyete, güvene ve dürüstlüğe davet ettiği, başkaları için tuzak kuran, fenalık ve kötülük düşünenleri uyarmak için söylediği şu sözlerine yer vermek isterim.
“Zinhâr gönül evinde tutma yaman endişe
Berikiyçün kuyu kazan âkıbet kendi düşe”.
Yunus Emre
Sevgilerimle,
Olcay Muslu Gardner / Istanbul
alaturkaonline.com
Not: Yorumlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz.