Yale Üniversitesi, beyin gelişiminin genetik nedenlerini bulmak için kurduğu programın başına Prof. Dr. Murat Günel’i getirdi.
Yale Üniversitesi, beyin gelişimi ve damar hastalıklarının genetik nedenlerini bulmak, yeni tedaviler geliştirmek için kurduğu programın başına Prof. Dr. Murat Günel’i getirdi. Meslektaşlarının “İkinci Gazi Yaşargil” dediği 40 yaşındaki beyin ve sinir cerrahı Günel, anevrizma genini araştıran ekibin de başında bulunuyor.
Prof. Dr. Murat Günel, 2001 yılından beri Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı’nda, Damar Hastalıkları ve Yoğun Bakım Bilim Dalı’nın da başkanlığını yürütüyordu. Böylece ilk defa bir Türk doktor, hem cerrahi hem de genetik alanlarında lider konumuna getirildi. Bu program dahilinde İstanbul, Cerrahpaşa, Marmara, Hacettepe Tıp fakülteleri başta olmak üzere çok sayıda tıp fakültesiyle ortak araştırma ve çalışmalar sürüyor. Buralardan Yale’de 30’un üzerinde Türk öğrenci ve araştırmacı Prof. Dr. Günel ile laboratuvar ve klinikte çalışma fırsatı buldu. Anevrizma genini araştıran ekipte de dört Türk öğrenci, Prof. Dr.Günel ile çalışıyor.
Toplam bütçesi beş milyon doları bulan ve iki milyon dolarını ABD hükümetinin karşıladığı anevrizm geni araştırmasında, anevrizma genlerini saptamak için üç milyarın üzerinde DNA bölgesine bakıldı. Hangi bölgelerin anevrizma hastalığına yol açtığı anlaşıldı.
Araştırmanın saygın bir tıp dergisinde yayımlanmasının kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Günel şunları söylüyor: “Beyin kanamalarının sık görüldüğü Hollanda, Finlandiya ve Japonya’dan iki binin üzerinde anevrizma vakasının DNA’sını topladık. DNA’nın hangi bölgelerinin toplumda anevrizma hastalığına yol açtığını çıkardık. Örneğin Finlandiya’da anevrizma görülme sıklığı dünya ortalamasıyla aynı. Ancak anevrizmaya bağlı beyin kanaması daha yüksek oranda oluyor. Anevrizma riskini artıran sigara içme, hipertansiyon gibi sorunları da yok. Bu bilgi bize genetik faktörleri düşündürdü. Özellikle Finlandiyalıları araştırmaya kattık. Anevrizma genlerini taşımak, hastalığa yatkınlık anlamına geliyor. Bu bilgiler bize hastalığı daha gelişmeden, yani damar balonlaşmadan ve patlamadan saptama fırsatı verecek. Genlerin anlaşılması hastalığın biyolojisi hakkındaki fikrimizi artırıyor. Biyoloji de anlaşıldıktan sonra yeni tedaviler de geliştirilebilir. Düşüncemiz genlere bağlı yeni tedaviler bulmak.